Bir gün genç bir çoban
bölgenin Karatepe yöresindeki köylerine gitmektedir. Genç çoban yorgun düşer,
acıkır, oturur; azığını çıkarıp yemeğini yemeye başlar. O sırada topraktaki bir
delikten bir köstebeğin ak taşları yüzeye çıkarmaya çalıştığını görür. Çoban
taşlardan birini eline alır ve çakısıyla yontmaya başlar. İlk çakı darbesiyle
taş birdenbire ayın on dördü gibi güzel bir kız oluverir. Kız dile gelir ve
“Ah insanoğlu bana kıymasaydın!” diye bağırarak köstebeğin açtığı
delikten içeri girip kaybolur. Delikanlı da kızın ardından başlar deliği
eşelemeye. Günler geçer delikanlıdan haber alınamaz. Delikanlıyı arayan köylüler
yerin yedi kat altında bu daracık kuyuda boğulmuş olarak bulurlar. Elinde sıkı
sıkı tuttuğu ak taşları ile birlikte avuçlarında sımsıkı tuttuğu bir parça
lületaşı varmış. O günden beri her lületaşı parçasında, çobanın ölümüne
sürüklendiği sevdanın izlerini görmüş köylüler. Lületaşı işleyenler için bu
efsanenin anlamı büyüktür. Lületaşını yedi kat yerin dibinden çıkaran
köstebeği, sanatlarının öncüsü ve pirleri olarak kabul etmektedirler.
Yorum gönder